Bugün Sydney’e doğru yola çıkışımızın üzerinden üç ay geçmiş bile...
Cemal’le birlikte evin bütün eşyalarını bir minivana sığdırıp, Avustralya’daki
ilk uzun yol deneyimimizi yaşamak üzere heyecanla yola koyuluşumuz dün gibi
aklımda. Trafiğin bize göre tersten aktığı bir ülkede geldiğimizden beri hiç
araba kullanmamış olan Cemal, yine hayatında hiç kullanmadığı sekiz yolcu
kapasiteli kocaman bir araç ile yaklaşık 900 km yol yapmak üzere büyük bir
özgüvenle direksiyonun başına geçtiğinde, cesaretine hayran kalmakla birlikte
doğrusu içten içe hafiften ürkmüyor değildim. Üstelik oldukça yorucu bir gün
geçirmiştik; sabah o işe gidince ben de evde yatak, koltuk gibi kalan eşyaları söküp paketlemiştim ve öğlen konsoloslukta buluşup referandum için
oylarımızı kullandıktan sonra eve dönüp eşyaları minivana yüklemiştik. Neyse ki
daha şehir içinden bile çıkmadan, sanki yıllardır soldan akan trafikte
direksiyon sallarmış gibi rahat olduğunu görünce ben de rahatladım. Artık
Avustralya maceramızda yeni bir sayfa açmaya hazırdık 😊
Yol uzun, biz yorgun olunca, geceyi filmlerden aşina olduğumuz yol kenarı
motellerinden birinde geçirmeye karar verdik. Arabamızı odanın önüne çekip
içeri girdiğimizde, birer kahve içip yorgunluk atarız diye düşünürken bizi karşılayan
ilk manzara duvardaki hamam böceği oldu. Beni tanıyanlar bilir, her türlü börtü
böceğe karşı tiksinmeyle karışık bir korku duyarım. Melbourne’deki evimizi
arada bir ziyaret eden sert kabuklu kelebeğimsi hayvanları evden çıkarmak için
Cemal’in az uğraşmışlığı yoktur; örümcek, böcek falan demiyorum dikkatinizi
çekerim. Buna rağmen hamam böceğini büyük bir soğukkanlılıkla karşıladığımda ne
yalan söyleyeyim kendimle gurur duydum. Üç beş aya kalmaz, vahşi doğada kamp
yapmaya gidersin kızım sen diye gaza bile getirdim kendimi. (Malum burası aynı
zamanda her fırsatta doğayla bütünleşenlerin ülkesi 😊) İyi ki de bir şekilde kendimi
alıştırmaya başlamışım; çünkü Sydney’e bu anlamda hazırlıklı gelmenin önemli
olduğunu, kaldığımız ilk iki evde sağdan soldan beklenmedik misafirler çıkmaya
başladığında anladım. Öte yandan, bu şehirle üç aydır yıldızım bir türlü tam
olarak barışmamış olduğu için, hafiften bir karalama kampanyası yapıyor da
olabilirim bilemedim... Sonuçta caaanım Melbourne’de de illa ki böcekli evler
vardır da bana denk gelmemiştir 😊
Neyse bu muhabbeti daha fazla uzatmadan Melbourne-Sydney yolculuğuna
döneyim. Türkiye’de özellikle Ege ve Akdeniz Bölgesi’ne yaptığımız sayısız
araba yolculuğuna kıyasla oldukça sıkıcı bir yolculuk olduğunu söyleyebilirim.
Başta etrafınızdaki manzara gözünüze şahane görünse de 900 km yolu, sağınızda
ve solunuzda aynı görüntüler akıp giderken yaptığınızı hayal edin; üstelik hız
limiti saatte 110 km, yani yol git git bitmiyor... Ne bir yerleşim yeri, ne bir
deniz, göl vs. var çevrenizi kuşatan... Sadece alabildiğine uzanan geniş
araziler ve üzerinde otlayan koyunlar, inekler o kadar. Elbette bir de boy boy
ağaçlar...
Melbourne - Sydney yolundan manzaralar - 1 |
Melbourne - Sydney yolundan manzaralar - 2 |
Melbourne - Sydney yolunda gün doğumu |
Manzara böylesine sabit olunca, insanın direksiyon başında içinin
geçmesi işten değil. Bu yüzden adamlar yol boyu uyarı levhaları koymuş her
yere; uykunuzun geldiğini hissediyorsanız mola vermeniz gerektiğini sürekli
hatırlatıyorlar. Hatta bunun için sık sık cepler yapılmış yol kenarlarında,
yorulan sola çekip kısa bir şekerlemenin ardından salim kafayla tekrar yola
koyulsun diye.
Avustralya uzun yol uyarı levhaları - 1 Gözleriniz mi kapanıyor, hemen bir şekerleme yapın! |
Avustralya uzun yol levhaları - 2 Konsantre olmakta zorlanıyor musunuz, hemen bir şekerleme yapın! |
Yolu tek heyecanlı kılan, çeşitli noktalarda karşılaştığımız kanguru ya da koala çıkabilir
levhalarıydı. Kıtaya ayak bastığımızdan beri, söylenenlerin aksine ne bir koala
ne bir kanguru görmek kısmet olmuştu; bu yüzden söz konusu tabelaları
gördüğümde gözlerimi dört açıp etrafa bakınıyordum ama ne yazık ki şuursuzca
yola atlayıp arabaların altında kalmış birkaç kanguru ölüsüyle karşılaştık
sadece. Güzelim hayvanların yollarda bu şekilde telef olması hem çok üzücü hem
de sürücüler açısından çok tehlikeli bir durum yaratıyor ama bu da bir
Avustralya gerçeği işte...
Dikkat Koala çıkabilir! |
Kanguru alarmı :) |
Sanırım artık yol kısmını geçip birazcık Sydney'le ilgili ilk izlenimleri aktarmanın
vakti geldi. Sydney bizi güzel, güneşli bir havayla karşıladığı için mutlu
olsak da, on bir saatlik yolculuktan sonra, nefes bile almadan hemen ev aramaya
girişmek ve yine fotoğraflarla alakası olmayan evlerle karşılaşmak moral
bozucuydu, üstelik Melbourne’de ödediğimiz kiranın %30-40 fazlası söz
konusuyken... Öğleden sonra pes edip, ev bulmak için nasıl olsa daha iki haftamız var diyerek Airbnb’den kiraladığımız eve yerleştik ve yanımızda
getirdiğimiz (yatak dahil) tüm eşyaları bu kez bu eve istifledik. (Onca
demonte, yükleme, taşıma gibi işlerle kendimize eziyet etmemizin ardından,
Sydney’de uzun kalmak istemediğimize kanaat getirip kalıcı ev tutmamaya karar
verdikten sonra, bir de hepsini yarı fiyatına elden çıkarmakla uğraştığımız
için, bir daha valizlerimizden başka bir yükle yola çıkmamaya yemin ettik 😊) Tuttuğumuz ev North Sydney’in en güzel
bölgelerinden Lavender Bay’de yer alıyordu ve hemen karşısındaki parktan harika
bir Sydney manzarası izlenebiliyordu.
Lavender Bay - Clark Park |
Wawerton'dan Sydney manzarası |
Sydney anlatıldığı üzere güzel bir şehirdi
ama aradan günler geçtikçe ona alışmak bir yana kendimizi Melbourne diye
sayıklarken bulduk. Sanıyorum bunun en büyük sebebi, bize kalabalığı, kaosu,
otobüsleri, trafiği ve koca koca binalarıyla İstanbul’u anımsatıyor olmasıydı. Kulağa
biraz şımarıkça geldiğinin farkındayım, sonuçta birçok insanın hayalini kurduğu
bir şehirde yaşamaktan söz ediyoruz ama insanoğlu böyle işte; Melbourne’de
geçen sekiz ayın sonunda - sanki otuz küsür yıldır İstanbul’un kaotik ortamında
yaşayan biz değilmişiz gibi - kendimizi kırk yıllık Melbourne’lü hissettiğimiz
için, kıyaslama kriterlerimiz de otomatik olarak evrim geçirdi ve biz sürekli
caaanım Middle Park’ımızın sahili ne güzeldi, ah Melbourne parkları vah
Melbourne tramvayları diye sızlanıp durduk. Elbette kısa süre içinde güzel
insanlarla tanışıp keyifli vakit geçirmemizin, okulumun orada olmasının, daha
az kira vermemizin, daha küçük bir şehirde daha sakin ve huzurlu bir hayat
yaşadığımızı hissetmemizin de etkileri inkar edilemez.
Neticede zaman ne gösterir bilinmez; kalırsak eminim bu şehir de kendini
bize sevdirecektir bir şekilde, burada da gönlü güzel insanlarla tanışmaya
başladık bile. İlk geldiğimizde ise gerçekten zorlu bir süreç geçirdik, bir
buçuk ayda üç ev değiştirdik. Cemal oturum izni başvuru puanımızı yükseltebilmek
için Naati (The National Accreditation Authority for Translators and
Interpreters) diye adlandırılan kurumun düzenlediği oldukça zorlu bir sınav
olan çevirmenlik sınavına hazırlandı. Bir yandan da işiyle ilgili alması
gereken Microsoft sertifikaları için iki sınava daha girdi. Ben de yaklaşık iki
ay boyunca neredeyse sürekli ders çalıştım, bu kez grup ödevlerine
katılamadığım için bütün projeleri tek başıma halletmem gerekti. Gerçekten
inanılmaz bunaldığımız zamanlar oldu, birbirimize bu dönemin geçici olduğunu,
nihayetinde amacımıza tam anlamıyla ulaştıktan sonra rahatlayacağımızı telkin
edip durduk. Üstelik yine bu dönemde, ailelerimizden bir sürü hastalık
haberleri aldık. Endişeler, üzüntüler, stresli zamanlar birbirine karıştı, şehri gezmeye fırsatımız bile olmadı. Şimdi sıkıntıların bir kısmını atlattığımız için, belki artık Sydney’i daha
yakından tanımaya zaman ayırabiliriz. Hakkını yemeyelim, özellikle turistik
anlamda gerçekten Melbourne’e kıyasla insana daha fazla güzellik sunan bir
şehir. Bondi, Manly gibi dünyaca ünlü, çok güzel plajları var. Sonra tıpkı Melbourne gibi yıl
boyu birçok festivale ev sahipliği yapıyor. Mesela 26 Mayıs – 17 Haziran
tarihleri arasında gerçekleşen Vivid Festivali sırasında şehrin birçok yerini
ışıl ışıl gördüğümüzde, kısa süreliğine büyülendiğimizi bile söyleyebilirim.
Opera House Sydney |
Pyrmont Bridge - Darling Harbour |
Museum of Contemporary Art |
Yine
de bu durum hala içten içe Melbourne’e dönmenin planları yaptığımız gerçeğini
değiştirmiyor. Bu arada eminim
ki bizim buraya alışamadığımız gibi, Melbourne yerine Sydney’i tercih eden de
birçok insan vardır. Bu yüzden Avustralya’ya gelmeyi düşünüyorsanız, bir
şehirden neler beklediğinizi enine boyuna tartarak, araştırarak çıkın yola; bu
öznel paylaşımlara da bir yere kadar kulak verin 😊 Yine de herkesin beklentisini
karşılayacak bir yaşam biçimi sunma potansiyeline sahip farklı şehirleriyle, harika
bir ülkeye geleceğinizi bilin ki içiniz ısınsın!
Önümüzdeki günlerde etrafı keşfettikçe daha çok şey paylaşmaya çalışacağım.
Bu arada siz de beni @edatevrizci instagram hesabımdan ve Avustralya Güncesi
facebook sayfasından takip edebilir, sormak istediğiniz sorular varsa aşağıya
yorum bırakabilirsiniz...
Uzaklardan sevgiler,
eda
Merhabalar, sydneye yerlesebildinizmi neler yaptınız. Yazınızı büyük heyecanla bekliyorum ve eminim benim gibi bekleyen çok kişi var 😄😄😄
YanıtlaSilMerhaba,
SilMesajınız için çok teşekkürler Zühal Hanım. Sydney'e yerleşebildiğimiz söylenemez, hala geçici bir evde yaşamaya devam ediyoruz :) Büyük olasılıkla birkaç ay içinde yeniden Melbourne'a dönmüş olacağız. Ailevi sağlık problemleri ve okulumun yeniden başlaması nedeniyle biraz tatsız günler geçirsek de en kısa sürede yeni bir yazı eklemeye çalışacağım. Okumadıysanız "Avustralya'da bir yılı geride bırakırken" yazımıza da göz atabilirsiniz :)
Sevgiler.
Eda hanım öncelikle çok geçmiş olsun acil şifalar diliyorum çok zorlu bir dönem Allah yardımcınız olsun 🙏 kalbinizi ferah tutun güzel düşünün güzellik yaşayın. Tüm yazılarınızı eşimle beraber okuyoruz,emin olun bize çok faydalı oluyor paylaşımlarınız. İnşallah en kısa zamanda herşey yoluna girer ve sizi burada tekrar görürüz. Her anlamda kolaylıklar diliyorum, sevgiyle kalın 🤗
YanıtlaSilÇok ama çok sağolun güzel dilekleriniz için. Evet, oldukça zorlu bir süreç ama umuyoruz ki bugünleri atlatacağız. En başından beri kendi deneyimlerimizi paylaşma nedenimiz, Avustralya'da yeni bir hayat kurmak isteyenlere biraz olsun katkı sağlayabilmek adınaydı; bu yüzden yazıların faydalı olduğunu duymak gerçekten mutluluk verici. Umarım siz de gönlünüzden geçenleri en kısa sürede hayata geçirebilirsiniz.
SilSevgiler.